Sağlıklı Helal Beslenme Semineri Yapıldı

Vakfımızın eğitim programları kapsamında nisan ayının ilk semineri ”Sağlıklı Helal Beslenme” alanında yapıldı.Seminer
GİMDES ( Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği) TEKNİK BİLİM KURULU ÜYESİ KİMYAGER-GIDA UZMANI TİMUÇİN GÜNESEN tarafından verildi.
NEDEN HELALEN VE TAYYİBEN
Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve tayyib (temiz) olarak yiyin ve Allah’dan korkun! Şüphesiz ki Allah, gafur (çok bağışlayan), rahimdir(çok merhamet eden). (Enfal:69)
O halde Allah’ın sizi, helal ve tayyib olarak rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve siz kendisine inanan kimseler olduğunuz Allah’dan sakının. (Maide:88)
Öyle ise Allah’ın sizi rızıklandırdığı helal ve tayyib şeylerden yiyin; eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız, Allah’ın nimetlerine şükredin. (Nahl:114)
Yukarıda meallerini aldığımız 5 ayette sadece helal değil “tayyib” olanları yememizi emrediyor Allah. Peki neden Allah sadece helal kelimesi ile iktifa etmemiş ve “Tayyib” kelimesini de 5 ayette ısrarla eklemiştir? Fıkıhçılara sorduğumuzda şöyle diyorlar; helal haram kelimeleri gıdaların manevi durumlarından bahseder. Tayyib kelimesi ise maddi durumlardan bahseder. Mesela domuz haramdır (bkz: maide 3). Tek sebebi ise emr-i İlahi’dir. Necaset yemesi, geviş getirmemesi, eşini kıskanmaması ve etindeki trişin maddesi vs. gibi sebepler haramlığının sadece hikmetleridir. Asıl illet değildir. İllet sadece emr-i İlahi’dir. Emr-i İlahi ise manevi bir durum olup imtihan zamanına göre değişiklik gösterebilir. Mesela, Hz. Musa (as) zamanında cumartesi av yapmak haram kılınmıştı. Fakat İslam’da haram değil.. Yine aynı zamanlarda hayvanların iç yağlarını yemek de haram kılınmıştı. Fakat İslam’da ve günümüzde helaldir ve tüketiliyor. Hayvansal yağlar o zamanlarda mesela kolesterol yapıyor diye veya başka bir sebepten dolayı haram kılınmış denilirse hata yapılır. Allah haram demiştir ve haram olmuştur. Günümüzde de kolesterol yapıyor peki neden haram değil? Demek ki tek kural koyucu ve imtihan şartlarını belirleyici Zât olan Allah, İslam ile birlikte yeni kurallar belirlemeyi murad etmiş ve eski kurallarını değişik hikmetlere binaen değiştirmiştir.
Tayyib kelimesinden murad ise temiz, sağlıklı ve güvenilir olanlardır. Yani pis ve sağlıksız olmamak manasındadır. Dolayısıyla helal bir üretim pis ortamda veya sağlıksız katkılar ile yapılıyorsa buna haram denilmese de tayyib değildir denilir. Ve yine ayetlere münafi olmuş olur. Hem tüketilemez hem de sertifika verilemez. Mesela bir kuzu besmele ile kesildiği halde, pis bir ortamda ve sağlıksız şartlarda parçalarına ayrılmış ise buna haram denilmeyip “Tayyib” değildir denilir. Yine kanserojen olduğu net olarak bilinen; sodyum nitrit, sodyum benzoat gibi veya alerjik olduğu bilinen sentetik renklendiriciler veya nörotoksin olduğu bilinen msg ye sertifika vermez GİMDES. Ama haram da demez. Tayyib değildir der. GİMDES helal sertifika değil, Helal ve TayyibSertifikası verir. Çünkü ayette helal olanları yiyin tayyib olanları ise kafanıza göre takılın demiyor. İkisini beraber zikrediyor. Demek Allah, sadece helal olanları değil, aynı zamanda sağlıklı ve temiz olanları tüketmemizi emrediyor. Yani tayyib olmayanları da yememekle bizi mükellef kılıyor.
Çoğunlukla yapılan hata ise tayyib kelimesinin tahfif edilmesidir. Bunun sebebi ise, Kodeks Alimentarius veya Türk Gıda Kodeksi’nde olan tanımlandırmalar ile İslam Fıkhına ait bakış açısının karşılaştırılması ve yanlış değerlendirilmesidir. Yine sağlığa zararlı ürünler hakkında fıkıh hocalarımızdan öğrendiğimiz İslami bakış açısı şudur: Zararlı olmak 2 çeşittir.
Birincisi, mutlak zararlı olup çok az miktarlarda vücuda alındığında da zararlı olanlardır. İkincisi ise, izafi zarar olarak adlandırılan, yani bizzat zararlı olmayıp, ihtiyara (tercihlerimize) bağlı olarak kendimiz için zararlı hale getirdiklerimizdir.
İlk durumdaki maddeler, çok az dahi vücuda alındığında vücudun bundan zarar gördüğü mutlak olanlardır. Sodyum nitrit, sodyum benzoat, msg (mono sodyum glutamat), yapay tatlandırıcılar vs. bunlara birer misaldir ve Tayyib (sağlıklı) olmadıklarından dolayı helal sertifika verilemez.
İkinci durumda ise, doğru tüketildiğinde zarar vermeyen, fakat fazla veya zamansız tüketildiğinde (mesela yemekten hemen sonra meyve yemek gibi..) vücuda zararlı hale gelen gıdalardan bahseder. Her bir gıda buna misal olarak gösterilebilir. Çok fazla su içersek hücre patlaması (otoliz) olur ve su zehirlenmesi denilen hastalıktan ölebiliriz mesela.. Veya şeker hastası olan bir insan, vasat tüketildiğinde zarar vermeyen baklavayı çok yerse hastalığı artabildiği, çilek allerjisi olan birisinin çileği fazla tüketip, helal ve faydalı olan çilekten zarar görebildiği gibi.. İşte bu ikinci durum için fıkıh herhangi bir yasak koymayıp, her insan bütün bu gıdaları kendisine zarar vermeyecek şekilde tüketmelidir der.
Kodeks ise, değişik kobay hayvanlarıyla yapılan çalışmalarla tespit edilen öldürücü olan dozun, 100’de 1’i gibi rakamları maksimum sınır kabul ederek bu kanserojen, alerjik veya nörotoksin olan sağlıksız (Tayyib olmayan) katkılara izin verir. Çünkü insan bu katkıyı içeren gıdanın yüz katını bir anda tüketemez, az miktar alınan dozu ise vücut tolere edebilir der.. Fıkıh ile çatışır. Halbuki fıkhen asla zaruret kabul edilmeyen sebeplerle katkılar kullanılır. Raf ömrünü çoğaltmak, daha albenili göstermek, renk stabilizasyonu sağlamak, katı kıvam vermek, akıcı hale getirmek, esneklik kazandırmak vs. hiçbirisi fıkhen zaruret değildir. Katkılar ise bu ve benzer sebeplerden dolayı kullanılır.
Fıkıhta zaruret meselesi ise, hayatı tehlikeye düşmüş bir insanın hayatını kurtaracak veya insan uzuvlarından birisi kaybedilmek üzere iken bunun kaybını engelleyecek bir haram (veya helal olmayan bir şey) alternatifi de o esnada yok ise işlenebilir der.. Ölmek üzere iken domuz yemek (ölmeyecek kadar az) veya boğazına ekmek durmuş iken acilen şarap içmek (ekmeği giderecek kadar) gibi..
Hülasa, bizi yaratan ve imtihan kurallarını belirleyen Zât, “Helal ve Tayyib” ifadesini ısrarla kullanmış ise bunu iyi idrak etmeli ve bu manaya uygun yaşamalıyız. Tayyib kelimesiyle ifade edilmek istenilen manayı asla tahfif etmemeliyiz.